EN

Sosyal Medyada Toplulukların Gücünü İhmal Etmeyin!

Yazıyı Linkedin'de görüntülemek ve haftalık yayınlanan bültenimize abone olmak için tıklayın.

Sosyal medya, insanların ‘birlikte sosyalleştiği’ pek çok topluluk içeriyor. Bunların çok azının odağında markalar var. Kullanıcılar daha ziyade çeşitli ilgi alanları, hobiler, hayaller, ihtiyaçlar, kariyer yolculukları, uzmanlıklar, sağlık sorunları, dertler, korkular gibi ortak noktalar üzerinden topluluk oluşturmaya yöneliyorlar.
Arama motorları yoluyla ve çeşitli etiketleri takip ederek merak edilen veya ilgi duyulan konulara odaklanmış topluluklara kolayca ulaşabiliyoruz. Bu topluluklarda bizim gibi düşünen ve hisseden diğer insanlarla sürekli bir iletişim içine giriyor, böylece söz konusu toplulukların takipçisi veya kullanıcısı oluyoruz.
Daha aktif oldukça ve etkileşimimizi artırdıkça dahil olduğumuz topluluğu sahiplenerek, üretilen ortak kültürün de parçası haline geliyoruz. Bunu, sosyal medya öncesi yaşamlarımızda kendi mahallesine veya mahallesinin futbol takımına sahip çıkmaya, onları kimliğimizin bir parçası yapmaya eşdeğer eylemler olarak görebiliriz.
Zaman içinde topluluklar büyüdükçe, anonim birer forum olmanın ötesine geçerler, bu arada özel iletişimler de artar. Farklı sosyal mecralar üzerinden mesajlaşmalar yoğunlaşır, hatta yalnızca çevrimiçi değil fiziksel iletişim de kurulan buluşmalar gerçekleştirilir.
Topluluklar bütün bu kolektif potansiyelleri ve nitelikleriyle, çok değerli içgörülerin kaynağı olabildikleri gibi, markalar için sadakat ve sempati elde edecekleri mecralara da dönüşebilirler.
Toplulukları sadece sohbet ve etkileşim amaçlı ‘sosyalleşme’ grupları olarak değerlendirmek, sosyal medyanın gücünü küçümsemek olacaktır. Bu ‘nitelikli’ grupların gücünü özellikle kriz anlarında net bir şekilde gözlemlemek mümkündür. 
Sözgelimi bir topluluğun hassasiyetlerine, kırmızı çizgilerine takılan bir gündem maddesi, güdümlü kampanyalar ve etiketlerle sosyal medyada bir anda alevlenerek, karar verici konumundaki çevrelerde, hatta tüm toplumda büyük etki yaratabilir. Veya topluluğun bir üyesinin bir şirket veya marka ile yaşadığı spesifik bir sorun, ışık hızıyla yayılarak başka topluluklarda ve kamuoyunun genelinde baş edilmesi zor bir tepki doğurabilir. 
Bundan dolayı sosyal medya topluluklarının gücü, hiçbir şekilde küçümsenmemelidir. Topluluklar kısa sürede, bir markayı nefret objesine dönüştürebilecekleri gibi, olumlu bir eylem karşısında sevgi ve takdire de boğabilirler. Bu, onların en efektif gücüdür.
Markaların sürekli, etkin ve işlevsel bir sosyal medya yönetimi yürütmesi gereken alanlardan biri topluluklar olmalıdır. Ancak bu yapılırken yalnızca kullanıcılar tarafından belirli tema ve meseleler çerçevesinde oluşturulmuş topluluklarla yetinilmemeli, markalar kendi topluluklarını oluşturmanın gayreti içine de girmelidir. 
Topluluk yaratmanın, tutkulu tüketici ve takipçiler yaratmak açısından kritik bir önem taşıdığı açıktır. Kendi sosyal medya platformunu, yani topluluğunu kuran bir marka ise, kendisi hakkındaki mesajları keyfi bir şekilde eğip bükme potansiyeli taşıyan aracıları da ortadan kaldırmış olacaktır.
Aynı zamanda, topluluğa dahil olan üyeler birbiriyle deneyimlerini paylaşabilir ve oluşan etkileşimin gücüyle marka lehine güçlü bir aidiyet ve bağlılık duygusu yaratabilir. Bunun sonucunda da sadık marka elçileri ortaya çıkar ve belki de markanın bir ‘lovemark’ olma yolculuğundaki altın basamaklar bizzat tüketiciler tarafından oluşturulur. 
Bu tür toplulukların zemin oluşturduğu marka bağları sayesinde, ikili veya çoklu sosyal etkileşimler olsun ya da olmasın, diğer markaseverlerle ortak bir bilinç, bir çeşit psikolojik yakınlık da kurulur. Bu anlamda topluluk, tek tek tüketicilerden veya onların toplamından çok daha fazlasıdır. Kimi durumlarda topluluk markanın bile üstüne çıkabilir. 
Bu noktada akılda tutulması gereken temel kural ise, kurulan iletişimin ve sonuçta ortaya çıkması gereken bağlılığın karşılıklı olması gereğidir. Kullanıcılar sevdikleri markaya ilgi ve destek sağlarken, marka da kullanıcıların kendilerini özel ve ayrıcalıklı hissetmesi için elinden gelen her şeyi yapmalıdır.
Markalar, sosyal medya iletişim politikalarını oluştururken çoğu kez bireylere odaklanıyor, oysa önlerinde henüz pek çoğunun yeterince değerlendirmediği zengin madenler, yani topluluklar var. Markalar tek tek ağaçlarla ilgilenirken, koruları ve ormanları da ihmal etmemeli.
Lorbi PR Altunizade Mah. Nuhkuyusu Cad., Güllübahçe Sok. Özeller İş Merkezi, No: 17/7 Kat: 3 Üsküdar / İstanbul Lorbi PR
  • Facebook
  • Twitter
  • Flickr
  • Youtube
  • Instagram
  • Linkedin
Lorbi PR
Tel. 0216 343 4546 info@lorbi.com
IDA ICCO
Derinev Kurumsal İletişim Danışmanlığı