EN

Hata Yapmanın Yaratıcı Potansiyeli

Yazıyı Linkedin'de görüntülemek ve haftalık yayınlanan bültenimize abone olmak için tıklayın.

‘20. yüzyılın en büyük bilimsel icadı hangisidir?’ diye sorulsa, nükleer güçten uzay çalışmalarına, televizyondan bilgisayar teknolojisine kadar çeşit çeşit yanıtlar verilebilir ve bu yanıtların hepsi de rahatça savunulabilir. Ancak bilimsel çalışmalara devam edebilmemiz ve dolayısıyla medeniyetimizi ayakta tutmamız için, önce sağlıklı ve hayatta olmamız gerektiği gerçeğini göz önünde bulundurursak böyle bir soruya yanıt vermek biraz daha kolaylaşabilir. Nitekim tam da böyle düşünenler olmuş ve ‘penisilin’i yalnızca 20. yüzyılın değil, belki de son bin yılın en büyük buluşu olarak taltif etmişler çoktan.
Oysa bu mucizevi ilacı geliştiren büyük İskoç bilim insanı Sir Alexander Fleming, ‘yanlışlıkla’ açık bıraktığı pencereden içeri giren hava mantarlarının daha önce hazırlamış olduğu bitki kültürüne bulaştığını fark ettiğinde bu tarihi kırılma anının farkında değildi. 1928 yılında gerçekleşen bu ‘yanlışlık’ sonrasında Fleming, yürüttüğü bilimsel deneylerle elde ettiği ilacın, hastalıklara neden olan bakterilerin yayılmasını engellediğini keşfetti. 
 
 
Bu keşfe rağmen penisilin, 1939 yılına kadar insanlar üzerinde hiç kullanılmadı. Bu tarihte ise Howard Walter Florey ve Ernst Boris Chain adlı iki bilimadamı penisilinin insanlar üzerindeki etkilerini test eden çalışmalar yürüttüler. Bu çalışmalar sonucunda elde ettikleri sonuçlarla, 1945 yılında Fleming ile birlikte Nobel Tıp Ödülüne layık görüldüler.
Penisilin o dönemde epey yaygın olan ve geniş çaplı ölümlere sebebiyet veren tüberküloz, gonore, cüzzam gibi hastalıkların tedavisinde kullanılarak tek başına 200 milyondan fazla insanın hayatını kurtardı. Dahası, halen modern tıbbın en büyük silahı olan antibiyotiklerin geliştirilmesine ilham vererek çok daha fazla insanın canını kurtardı ya da ömrünü uzattı. Penisilin ve diğer antibiyotikler geliştirilmeden önce, bırakın sıradan insanları, kralların ve kraliçelerin bile bugün sıradan ilaçlarla kısa sürede tedavi edilen çok basit hastalıklardan ölüp gittiğini hatırlarsak, 1928 yılında yaşanan o ‘hata’nın ne kadar büyük bir devrim yarattığını daha iyi anlarız.
 
 
Hata ve yanlışlıkların hayatımıza ve medeniyetimize kazandırdıkları bununla sınırlı değil elbette. Yakın geçmişe hızlıca bir göz attığımızda bile, röntgenden Post-it’e, patates cipsinden mikrodalga fırına, lastikten yapay tatlandırıcılara kadar pek çok icadın ‘yanlışlıkla’ yapıldığını görüyoruz. Dahası, canlıların çoğalma ve çeşitlenme süreci de aslında bir çeşit hataya, yani mutasyona, başka bir deyişle DNA’nın kendisini ‘yanlış’ kopyalamasına dayanıyor. Bunların da ötesinde sanatta ve yaratıcılıkta devrim yaratan ilk adımlar pek çok kez birer hatadan ibaret oluyor. Yaratıcılık demişken, markalar dünyasında da bugünkü varlığını büyük ölçüde hatalarına borcu olan pek çok başarı hikayesi var.
Bunların hepsini şimdi anlatmak bir postun boyunu epey aşıyor. Yukarıda teaser’ını verdiğimiz hikayeleri ve daha fazlasını tek tek anlatacağız elbette ancak şimdilik şu kadarını söyleyelim: Hata yapmaya çalışmayın elbette ancak hata yapmaktan da o kadar korkmayın.
To be continued…
Lorbi PR Altunizade Mah. Nuhkuyusu Cad., Güllübahçe Sok. Özeller İş Merkezi, No: 17/7 Kat: 3 Üsküdar / İstanbul Lorbi PR
  • Facebook
  • Twitter
  • Flickr
  • Youtube
  • Instagram
  • Linkedin
Lorbi PR
Tel. 0216 343 4546 info@lorbi.com
IDA ICCO
Derinev Kurumsal İletişim Danışmanlığı